top of page

Clara Bow (1905-1965)

Huzurunuzda Clara Bow. Müthiş bir kadın, kelimelere sığmayan bir sanatçı. "Sanatçı" sıfatını sonuna kadar hak eden gerçek bir mucize. Louise Brooks'tan sonra benim en büyük idolüm. Şimdi bize "yıldız" diye yutturulan botoks güzelleri bu kadının yanında ruhsuz bebekler gibi kalır. Hakkında yazılmış 4 kitabı yurtdışından getirtip okudum.Size onu çok kısa olarak anlatmaya çalışayım.

Çocukluğu korkunç bir sefalet içinde geçti. Annesi bazen para bulamaz durumda olduğunda fahişelik yapmıştı. Babası alkolik, sorumsuz ve onların ellerindeki paraya el koyan düşük karakterli bir adamdı. Normalde anne-babalar çocuklarına bakar, ama Clara kendi anne babasına bakıyor, onlar için para kazanıyordu. Çok fakir olduğu için, devlet okulunda diğer kızlar onu aralarına almazlardı. Clara erkek çocuklarıyla düşe kalka, kavga ede ede büyüdü.


16 yaşında sağdan soldan temin ettiği elbiselerle bir film yarışmasına girdi. Yarışmada diğer kızlar onun elbisesine bakıp kıkırdamaya başlamışlardı. Ama jüri heyeti onu deneme çekimi için sahneye çıkardığında adeta bir mucize gerçekleşti. Clara sadece 5 dakika içinde bütün jüriyi büyülemişti. Paramount şirketinin yetkilileri bu kızın içinde saklı duran cevheri keşfettiler ve Clara'nın yükselişi başladı.

 

"It" (O şey) filminde tüm dişiliği ve cazibesiyle yıldızlaştı. Tarihte ilk defa "en iyi film" Oscar ödülünü alan 1928 yapımı "Kanatlar" (The wings) filminin baş kadın oyuncusu Clara Bow'du. Hollywood'ta en çok para ödenen kadın olmuştu. Stüdyo, film çevirsin veya çevirmesin, ona haftalık 35 bin dolar ödüyordu ki bu rakam o dönem için bir rekordu. Bir sinema yönetmeni onu şöyle anlatmıştı: "Bu kız kamerayla dans ediyor, adeta sevişiyor." Hayranları onu görebilmek için stüdyoya akın ediyordu ve bu hayranların nerdeyse tamamı erkekti.
Clara, en meşhur olduğu dönemde bile hep yalnız kaldı. Hollywood'taki diğer kadınlar onu kendi aralarına kabul etmediler. Açıkça kıskanıyorlardı. Benim idolüm olan Louise Brooks onu şöyle anlatmıştır: "O tam bir çılgın parti kızıydı. Hollywood'ta en çok kazanan bir para makinesi olmuştu. Hayat doluydu. Girdiği her yerde erkekler onun etrafında pervane olmaya başlardı. Onu hepimiz kıskanıyorduk."


Clara Bow giyim tarzı ve makyajıyla 20'li yılların kadınlarının moda öncülerinden biriydi. Dudaklarını kalp şeklinde boyardı. Kadınlar bu stile "Dudaklara Bow yapmak" derlerdi. Dönemin meşhur oyuncularından Bela Lugosi ona aşıktı ve kadının çırılçıplak çizilmiş bir portresini yatak odasına asmıştı.


Ne yazık ki Clara Bow hastaydı. Annesindeki şizofreni hastalığı genetik olarak ona geçmişti. Ömrünün ilerleyen yıllarında mahkeme iki çocuğunun vesayetini ondan aldı, zira Clara'nın davranışları dengesizleşmişti. Çok fazla içiyor, yemek yiyiyor ve giderek şişmanlıyordu. Sarışın yıldız Marilyn Monroe'nin ölüm haberini aldığında çok üzülmüştü. Çünkü onu gayet iyi anlıyordu. Gözyaşları içinde "Zavallı kız. Bir seks yıldızı ünvanını taşımak çok zordur" diyebilmişti.


60 yaşında, evinde eski bir filmi seyrederken koltukta kalp krizi geçirip öldü. Ölümünden yıllar sonra Hollywood'taki ünlüler caddesine bir yıldız da onun için eklendi.


Böyle bir güzellik dünyamızdan geçti gitti. Ben daima onu hatırlayan ve sevenlerden biri olacağım. Aydınlık âlemlerde olsun. Videoyu seyretmenizi ve bu güzelliğe doya doya bakmanızı tavsiye ederim. 

bottom of page