top of page

Florence La Badie (1888-1917)

1910-17 yılları arasında, Amerika'nın bir numaralı kadın oyuncusu, biricik sevgilisi Mary Pickford'tu. Onunla sadece bir tane kadın ciddi anlamda rekabet edebiliyordu: Florence La Badie.

1900'lü yılların yaklaşık ilk 20 yıllık döneminde Mary Pickford 217 film çevirmişti, onu 185 filmle Florence La Badie takip etmekteydi. Gerçi, bu
filmlerin şimdiki filmlerden çok farklı olduğunu söylemem gerekir. Bunların çoğu tek makaralık, 10-20 dakika süren filmlerdi. Teknoloji ve film anlatım teknikleri geliştikçe makaralar büyüdü, 2-4 makaralık yapımlar devreye girdi ve zamanla ortalama 85-110 dakikalık standart film sürelerine geçildi.

Florence, 27 Nisan 1888'de New York şehrinde Florence Russ olarak doğdu. Üç yaşındayken babası öldü ve annesi sefalet içine sürüklendi. Kanadalı bir çift olan Joseph ve Amanda La Badie ailesi onu evlat edindi. Florence çok zengin bir aileye gitmişti. Üvey babası saygın bir emlakçı, üvey annesi ise muhtemelen Paris doğumlu ve kraliyet ailesinden gelen soylu bir kadındı. Temel eğitimini New York okullarında aldı, daha sonra Montreal'deki

Notre Dame manastırına gönderildi.

18-19 yaşına geldiğince, gayet alımlı, dikkat çeken genç bir kız olmuştu. New York'taki bir ajanstan modellik yapması için teklif aldı ve 1908'de bir sahne oyununda ufak bir rolde oynadı. Ardından, gezici bir sahne ekibiyle anlaştı ve iki yıl Amerika'nın doğu sahilindeki turnelerindeki oyunlara katıldı.

 

 

Bu geziler sırasında, 1909 yılında,gelecekte ABD'nin bir numaralı kadın oyuncusu olacak bir genç kızla tanıştı: Mary Pickford. Mary de bir Kanada vatandaşıydı ve ABD'de yaşıyordu. Arkadaş olduklarında Mary 17, Florence 21 yaşındaydı. 

Mary onu bir filmin nasıl çekildiğini göstermek için Manhattan'daki Biograph stüdyosuna davet etti. Florence, kendisine çok cazip gelen yepyeni bir ortama girmişti. Kameralar, ışıklar, etrafta koşturup duran film ekibi ilgisini çekmişti. Stüdyoda iken Mary'nin ısrarı üzerine 5 dakikalık bir filmde çeşitli pozlar verdi. Her şey bu şekilde sonlanacakmış gibi görünürken, o yılın sonunda, stüdyodaki bir yönetmen ona kısa bir filmde oynamak için rol teklif etti. Muhtemelen, artık kaybolmuş olan bazı deneme filmlerinde oynadıktan sonra, 1911 yılında filmleri seyirciyle buluşmaya başladı. Mary ise ondan çok daha öndeydi. Biograph şirketinden ayrılıp IMP şirketine geçmişti ve arka arkaya filmler çeviriyordu.

 

Aynı yılın içinde, 1911'de Florence'in tüm kariyerini değiştirecek bir olay gerçekleşti. New York'taki Thanhouser film şirketinin başkanı Edwin Thanhouser genç kadına şirketin bir numaralı kadın oyuncusu olması ve onlar adına çalışması için teklif götürdü. Thanhouser, 1909'da kurulmuş genç bir şirketti. Talihin garip bir cilvesi olarak Florence'nin kaderiyle, şirketin kaderi aynı olacaktı. Genç kadının ölümünün ardından, Thanhouser şirketi de finansal sorunlarla başa çıkamayacak ve
kapanacaktı. Yine de şirket, 1909-1918 yılları arasında 1000 kadar sessiz film yaptı. 

Florence, teklifi kabul etti ve takip eden iki sene içinde şaşılacak şekilde ilgi çekmeye ve yükselmeye başladı. Filmlerinde çok soylu, zarif bir güzelliği sergiliyordu ve artık ABD'nin her yerinde hayranları olmaya başlamıştı. "Külkedisi" filmindeki fakir kız rolüyle seyircilerini ağlattı. Hemen ardından Dr Jekyll Ve Mr Hyde filminde üstün bir oyunculuk sergiledi. Bunu diğerleri izledi: Lady Anne'nin Portresi, Bethlehem Yıldızı, Beyazlı Kadın, Masum Şahit, Bayan Robinson Crusoe, Suçlu Kadın, Yıllar Önce Aşk Vardı...

Artık Thanhouser şirketinin en büyük yıldızıydı. Onun ve Mary Pickford'un yüzleri her yerdeydi. İki genç kadın kürk, parfüm, makyaj malzemesi reklamlarına çıkıyordu. O
dönemde Florence, 15 sente satılan "Photoplay" dergisi için çeşitli pozlar verdi. Florence, Shakespeare'in eserinden uyarlanan bir filme başlarken, tüm dünyada savaş
çanları çalıyordu. Birinci dünya savaşı başlamıştı. Kanada derhal savaşa girdi. Florence'nin rol arkadaşları veya tanıdığı çeşitli Kanadalı kökenli erkekler hükümet
tarafından askere alındılar ve Avrupa'ya gönderildiler.

 

Bu sırada Florence'ye gelen bir mektup genç kadını çok etkiledi. 1915'te Kuzey Fransa cephesinde çarpışan Kanadalı bir asker ona mektup yollamış ve zarfın içine savaşta çektiği onlarca resmi eklemişti. Florence resimleri görünce ağlamaya başlamış ve derhal yapımcıları göreve davet etmişti. Askerin gönderdiği resimler çoğaltılarak saydam filmler haline getirildi. Florence, bu resimleri yansıtan bir makine kullanarak Amerika'yı ve
Kanada'nın bir kısmını dolaştı. Ateşli bir savaş karşıtı olmuştu ve kamuoyuna savaşın nasıl bir yıkım olduğunu anlatıyordu. Cephede ise Kanadalı askerler onun
resimlerini taşıyorlardı ve ordu içinde çok seviliyordu. Florence bir yandan film çalışmalarına devam ederken, diğer yandan savaş gazileri ailelerine yardım ve savaş
mağduru çocuklara yardım dernekleri gibi organizasyonların kurucuları arasında yer alıyordu. Kanada'da ise, en az ABD'de olduğu kadar hayranı vardı ve sık sık ordaki
sanat ve iş ortamlarından davetler almaktaydı.


O yıllarda Florence, yine Thanhouse adına, 23 bölüm sürecek "Milyon dolarlık esrar" isimli bir dizide oynadı. Bu "film-dizisi" mantığını şöyle açıklamak isterim. Bu tarz filmlerin, aynı karakterin farklı maceralarda göründüğü filmlerle ilgisi yoktur. Örneğin Batman ve Superman'ın farklı maceraları gibi. Yeşilçam'a uyarlarsam Turist Ömer'in, Cilalı İbo'nun veya Altın Çocuk'un maceraları gibi. Seri halde çekilen film ise aslında bir tek filmdir ama her parçası belli aralıklarla seyirciye gösterilir. Örneğin, TV'de bir zamanlar çok sevilen "Zengin Ve Yoksul" dizisi.

 

Seri halde çekilen filmde, olaylar ilerler ve filmin en heyecanlı yerinde "devamı gelecek filmde" denilerek kesilir, böylece seyircinin ilgisi canlı tutulurdu. O dönemdeki film dizilerine seyircinin ne büyük bir ilgi gösterdiğini, yazar Stephen King "Sadist" (Misery) romanındaki kadın karakter Annie Wilkes'in ağzından okuyucusuna anlatmıştır. 

 

Tüm bunlar yaşanırken elbette Florence'nin çevresinde erkekler pervane gibi dolaşmaktaydı. Sayısız hayranından evlilik teklifi mektupları alıyordu. Kısa bir zaman diliminde bir Cadillac satıcısı ile aşk yaşadı ve nişanlandılar. Fakat yürümedi, nişan bozuldu. Ardından Thanhouser şirketinin "Zudora" serisinin senaryosunu yazan Daniel Carson Goodman ile nişanlandı. Kariyerinin doruğunda olduğu dönemde, artık her şey yolunda gibi görünüyordu ve nişanlılar gayet iyi anlaşıyorlardı fakat kader onlar için çok farklı bir senaryo yazmıştı.

28 Ağustos 1917 tarihinde iki nişanlı arabayla otoyolda Newyork'un bir semtine gitmekteydiler. Direksiyonda Florence vardı, nişanlısı ise yanında oturmaktaydı. Aniden arabanın frenleri boşaldı, Florence direksiyon hakimiyetini kaybetti ve araç korkulukları parçalayıp tepeden aşağı uçtu. Yamaç boyunca birkaç defa takla attıktan sonra, tersyüz vaziyette durdu. Nişanlısı kazayı kırık bir bacakla atlatmıştı, fakat Florence o kadar şanslı değildi. Araç yamaçtan yuvarlanırken pencereden fırlayıp kayalara çarpmıştı. Karın bölgesi yırtılmış ve iç kanama başlamıştı. Kazanın farkedilmesinin ardından hemen hastaneye kaldırıldı. Yaklaşık 6 hafta boyunca ölümle mücadele etti. Tam iyileşiyormuş gibi görünürken 13 Ekim 1917 tarihinde iç kanamadan kaynaklanan kan zehirlenmesi sebebiyle, 29 yaşında hayatını kaybetti.

Cenazesi, Brooklyn'deki bir mezarlığa gömüldü ve mezara herhangi bir işaret konulmadı. Ölümünün ardından Tranhouser şirketi de tutunamadı ve 1918'te resmen kapandı. Nişanlısı 40 yıl daha yaşadı ve olgunluk çağında, bir yapımcının yatta düzenlenen partide esrarengiz şekilde ölmesiyle sonuçlanan skandala ismi karıştı. Resmî kayıtlarda Florence'nin yasal varisleri olarak Kanadalı La Badie çifti görünüyordu. Dolayısıyla, mirası ve taşınmazları New York eyalet yasaları gereği üvey annesi ve babası arasında paylaştırıldı.

Arkadaşı Mary Pickford ise muazzam bir yükseliş gerçekleştirdi. M.Pickford, 1919 yılında Charlie Chaplin'le birlikte United Artists şirketinin kurucularından biri oldu. Sinema çalışanlarının haklarını koruyan çeşitli dernek ve sendikaların kurucuları veya destekçileri arasında yer aldı. Bugün "Oscar" ödülleri olarak bilinen film akademisi ödüllerinin 36 kurucusundan biri oldu ve 1930 yılında, sesli çekilen "Yosma" filmindeki rolüyle kendisine en iyi kadın oyuncu ödülü verildi. İki arkadaşın
arası, Florence'nin film kariyerinin başlamısıyla bozulmuş olabilir. Çok aramama rağmen iki kadını birarada gösteren hiçbir resme ulaşamadım. Neticede, ayrı şirketler için çalışıyorlardı ve birbirlerine rakip olmuşlardı. Sadece tahmin yapmaktayım. 

 

2014 yılında, bir zamanlar Florence'ye iş teklifi götüren yapımcı Edwin Thanhouser'in torunu Ned Thanhouser, kadının hatırasına mezarına bir taş diktirmiştir. Aşağıda, Florence La Badie'nin birkaç resmi daha var. Beğenmeniz dileğiyle.

Kaynak: Thanhouser şirketinin tarihini anlatan sitede, Florence La Badie için hazırlanmış biyografi sayfası. 

bottom of page